
VİETNAM
Fotoğraf ve videolarla Vietnam Gezisi
Vietnam: Boyun eğmeyenlerin ülkesi
Yaklaşık 10 saatlik bir yolculukla Hanoi’ye ulaşılıyor. Özellikle gözlemlediğimiz insanların çok çalışkan olmasaydı. İnsanları çok nazik diğer Uzakdoğu ülkeleri gibi. Bizden çok farklı alışkanlıkları ve kültürleri var. Sokaklarda yol boyunca taburelere oturan ve yemek yiyen insanları görüyorsunuz. Yemekleri hatta çorbaları bile çatal kaşık kullanmadan yedikleri için tuhaf görünüyor. Gözümüzün görebildiği her yer motosiklet. Her yerde korna sesi.

Dolar her yerde geçerli. Parayı dönüştürmeye gerek olmuyor genellikle. Ama dolarla alışveriş yaptığınızda üstünü genellikle yerel para ile veriyorlar. Biz gittiğimizde 1 $ 22.000 Vietnam Donkuydu. Vietnam zannedildiği kadar fakir bir ülke değil. Sokaklarda çok fakir ve yoksul görebiliyorsunuz. Ama bunlar genellikle göçmenler. Kişi başı gelir nominal 2.500 $ civarındaymış. Ama bu yaklaşık 15.000 $’a denk geliyormuş, alım gücü ile karşılaştırıldığında. Çok iyi Fransız okulları var. Biz oradayken, Vietnam’da 93 milyon insan yaşıyordu yaklaşık olarak. Ama muhtemelen bu da gerçek bir rakam değil çünkü çok fazla göçmen var. Yüzölçümü yaklaşık 330.000 km2. Havası çok nemli. Aralık ve mart ayı en kurak aylarmış.
Vietnam Komünist Parti tarafından yönetiliyor. Sembolik bir cumhurbaşkanı var yani devlet başkanı. Cumhurbaşkanı ile Başbakan ayrı kişiler. Ülke birçok otoriter tarafından “dünyanın en ihtiraslı kapitalist komünistlerinin” ülkesi olarak nitelendiriliyor. Vietnam’da çok fazla Çin ve japon yatırımları varmış. Şimdi de Kore bu yatırımlara başlamış.
Üç sömürge ülkesi birleşimine En doçin / koçinçina diyorlar; Laos, Kamboçya, Vietnam. 1840’larda Fransızlar, Vietnam, Laos, Kamboçya'yı sömürgeleştirmiş. Zamanında Fransızlar kömür nedeniyle sömürge olarak kullanmışlar. Japonya‘yla ticaret açısından geçiş yeri olduğundan sömürge olarak savaşılan bir yer olmuş. Yıllarca Fransız sömürgesi altında yaşamışlar. Buranın en önemli zaferlerinden bir tanesi (1946 da başlayan) 1954’te Fransızlara karşı yaptıkları savaştaki zaferle biten savaş. Fransızların lojistik yollarını keserek savaşı kazanmışlar. Amerika komünist sistem domino etkisi yaratmasın diye 1960’lardan sonra halkını savaşa ikna etmek için Vietnam’daki Ha Long Bey King Körfezi’nde bir Amerika zırhlı gemisine torpil atıldığını iddia ediyor. Bunun üzerine savaşı başlatıyor. 1969’da yenildiği ortaya çıkıyor ama 1973’te tamamen Vietnam‘dan çıkıyor. 1975’te ise Vietnam kuruluyor. Vietkong aslında Vietnamlılara hakaret için kullanılan bir şey. Vietkong maymun Vietnamlı anlamına geliyor. Vietnam savaşçılarına aslında Vietmin deniliyor.
Kuzeyliler kendilerini daha rejim yanlısı daha ahlaklı olarak görüyorlar. Güneylileri ise daha çok kapitalist sisteme yakın olarak görüyorlar. Saygon özellikle bu anlamda biraz daha tahrip olmuş bir yer gibi görünüyor. Ülkedeki insanlara Viet deniliyor. Aslında Nam Viet olarak geçiyormuş ismi. Vietçenin beş tane lehçesi varmış. Vietnam’da. Toplam 54 tane de etnik grup varmış. Yani aslında Vietce dışında 50’ye yakın dil var. Vietlerde dağ vietleri ve su vietleri olarak iki çeşit olarak görülüyor. Vietnam’da ayrı bir halk olarak Humonglar da var. Humonglar çok çok fakirler. Nazımın bir şiirinde humongolos olarak geçiyor.
Büyük bir kısmı ateist ancak yol kenarında dua edenleri görebiliyorsunuz. Ama bu tanrısal bir dua anlamında değil. Genellikle ölen bir yakınına veya güneşe, havaya, kuşa, çiçeğe gibi birçok dünyevi şeye dua edebiliyorlar. Bu toprakların din temeli Animist. İnançları Hindiuzim, Budizm, Animizm (ruhçuluk) yani ata kültürü ve birazda Şamanizle oluşan bir sentez. İki yılbaşı var Vietnam’da, bir tanesi bizim gittiğimiz tarihe denk geliyordu. Bir tanesi de mart ayındaymış. Ama biz gittiğimiz sene ted yani yılbaşı (Japon yılbaşısı) 15 Şubat gibi olacaktı.
Aodai kadınların giydiği Vietnam’ın geleneksel kıyafeti. İnce belli, uzun elbise tarzında ve ipek olanları çok daha tutuluyor. Gerçekte ölçü aldıktan sonra dikiliyormuş. Aaodailerde bel kuşağı yok.
Viet masajı birçok yerde yapılıyor. Berberlerde bile yapılıyor. Saati 6 $ ile 20 $ arasında değişiyor. Her yerde bahşiş bekliyorlar, küçük bir bahşiş tabii ki.
Pirinç üretiminde dünya üçüncüsü Vietnam. Genellikle renkler lezzetlerle betimleniyor. Ağacı betimleyen lezzet tatlı, toprağı betimleyen lezzet ekşi. Ağaç, toprak gibi nitelikleri element olarak da görüyorlar felsefelerinde. Tabii ki ekmek yerine pirinç yeniliyor. Ekmek de var az miktarda. “Pendömi” veya Vietçe “panmi” deniliyor. Birçok Vietnam restoranında yemek sonrasında çay ikramı var. Ama normal çay yerine genellikle yeşil çay tarzı bitki çayları ikram ediliyor. Kimi yerde normal çayı toz tarzında yapabiliyorlar. Yani kahve gibi üretiliyor. Genellikle yasemin çayı, yeşil çay gibi bitkisel çaylar tüketiliyor. Restoranlarda kırmızı biber getiriliyor ama bizim biberlere göre çok çok daha acı bir biber. Çaylı dondurmaları meşhur. Tabi bitkisel çaylı çoğu dondurmalar. Börekleri bile çok hafif oluyor. Özellikle yengeçli börekleri çok güzel. Balıkları da acılı tatlı soslarıyla ve Vietnam otlarıyla birlikte geliyor. Sebzeli ve yumurtalı kızarmış pilavları var denenebilir, farklı bir lezzet. Vanilya dondurmalı kızarmış muz da buraya özgü. Yerel içki olarak pirinç şarabı var. Fransız sömürgesi olduğu için Vietnam’da üretilen üzümlerle yapılan şaraplarda var. Yerel içki olarak Hanoi birası var. Saygon birası da Saygon’da çok tutuluyor. Tropikal meyve suları ve meyveleri çok fazla. Sığır etinden yapılan haşlama yemeğine fo bo deniliyor. Vietnamlılar aynı zamanda gergedan neslinin tükenmesine neden olan toplumlardan bir tanesi. Gergedan boynuzunun afrodizyak olduğuna inandıkları için Afrika’dan bile gergedan boynuzu getiriyorlarmış.
Çeltik tarlalarında insanlar yarı beline kadar su içinde çalıştıkları için bu konu kültürlerine de yansımış. Yine bu kültürden çıkan su kuklaları tiyatrosu gösterileri yapılıyor. Vietnam’da görülmesi gereken showlardan bir tanesi bence. Kültürleri çok zengin. Külkedisi masalının bile temeli aslında Vietnam’mış. Masalların içindekilere bakıldığında da aslında birçok masalın Vietnam kaynaklı olduğu söyleniyor.
En büyük derdi trafik ama trafiğinde otantik bir tarafı var. Araba yerine bisiklet, motosiklet ve benzeri araçlar daha çok kullanılıyor. Çok fazla korna sesi duyacaksınız şehirde ama bu küfretmek veya kızmak anlamında kullanılmıyormuş. Motorcular özellikle bu korna sesini “geçiyorum” anlamında kullanıyorlarmış. Vietnam’da şehirlerin arası birbirinden çok uzak değil. O nedenle ulaşım kolaylıkla sağlanıyor. Turistler için birer kişilik “tuk tuk” isimli bisikletli taşıyıcılar var. Şehir sokaklarını onlarla dolaşmak çok zevkli. Yavaş gittikleri için hem video kaydı yapabiliyorsunuz hem fotoğraf çekebiliyorsunuz. Sokaklarını rahatça gözlemliyorsunuz. Motor kullananların hemen hemen hepsinde ağız maskesi bulunuyor. Zaten çok fazla derecede benzin kokusu var. Egzoz dumanına karşı kullanıyorlar. Ama artık moda halini almış. Çok renkli, çeşitli güzellikte desenlerle maskeler var. O kadar çok alışmışlar ki çok rahat kullanıyorlar motorları. Bundan 15-20 sene önce çok fazla bisikletli varmış. Ama artık bisikletli sayısı azalmış. Yolda karşıdan karşıya geçmek çok zor gibi gözükse de yavaş yavaş karşıya geçerseniz motorlar sizin yanlarınızdan su gibi akıyorlar. Korkarak koşarsanız muhtemelen çarpma ihtimali yüksek oluyor. Eğer beklerseniz kimse durmuyor zaten.
Başkenti Hanoi. Hanoi’nin nüfusu yaklaşık 7 milyon. Genellikle Hanoi gezileri, Hoan Kiem Gölü çevresinde geçiyor. Hanoi'ye ayrı bir güzellik katıyor.
Hanoi de opera binası Fransız neo klasik tarzda bir bina. 11. yüzyılda inşe edilen Vietnam’ın ilk üniversitesi olan “Literatür Tapınağı”, Ho Chi Minh Mozolesi ve eski Fransızların ülkeyi yönettiği binayı görmenizi öneririm. Vietnam devriminin lideri Ho Chi Minh’in evi de görülmesi gereken bir yer. Etnografya müzesi de çok güzel bir müze. Ho Chi Minh’in mozolesi Ho Chi Minh’in savaşı başlattığı yer. İlk konuşmayı yaptığı yer. Burada “Bıçağın varsa bıçakla, silahın varsa silahla ülkeyi savunmanın” gerektiğini belirten bir konuşma yapıyor. Fransız valisinin binasının olduğu yerde. Bu bina, Rokoko yani rüküş süslemesi olarak geçen bir bina şeklinde. Fransa’nın “İşte ben burada Egemen’im” anlamında yaptığı bir bina. Yolu kesen bir bina olarak kurulmuş. Devrim sonrası burayı Ho Chi Minh’e saray olarak yapmak istemişler ama kabul etmemiş. Ho Chi Minh ise kendisine çok küçük bir ev yapıyor. Ev, Fransız valisinin evinin arka tarafında bir yerde. Orayı da görmek gerekir, çok şirin mütevazi küçük bir ev.
Huam Kiem gölü çevresinde sabahları fazla sayıda insan spor veya gölge dansı yapıyor. Sabah çıkıp dolaşıp gölün etrafında gözlemlemek ve yürüyüş yapmak güzel oluyor. Bir tür yoga, gölge dansı dedikleri. Ruh ve beden dengesini sağlamak için yaptıkları bir hareketler silsilesi.
Bu bölgeye özgü, Vanyan ağacının özelliği, kesildiğinde içinden kırmızı bir kan akması. Bunun için kutsal bir ağaç. Kesilerek mobilya veya başka bir şey yapılamıyor. Buna Buda ağacı diyenlerde var. Ama aslında Buda ağacı başka bir ağaç. Buda ağacının kökleri insan şeklinde. Büyük insan suretleri görüyorsunuz köklerinde. O ağaçta Fransız binasının orada mevcut.
Saygon’da çok eğlence mekanı olmasına rağmen Hanoi de eğlence mekanları çok az. Bunlarda genellikle caz tarzı müzik yapan mekanlar.
Saygon şehri (Ho Chi Minh City) aslında Kmer şehriymiş ama kmerler artık orada değil. Eskiden kmerlilerin yaşadığı yermiş ama 17. Yüzyılda bu durum değişmiş. Amerika halı bombardımanı ile Kuçi bölgesini (meyve ve diğer tropikal ağaçların olduğu) yerle bir etmiş. Kuçi tünellerini bile yıkan kimyasal bombardımanlar yapılmış. Çoğu yer krater boşluğuna dönmüş. Ama günümüzde doğa tekrar o bölgede yavaş yavaş kendini yenilemeye başlamış. Bir yüzü siyah olmuş ağaçlar görüyorsunuz. Yeniden yeşeren Phoenix ağaçları. Yani bir yerde zümrüdü anka ağaçları.
Saygon’da 8.500.000 kişi yaşıyor. Ama göçmenlerle birlikte bu nüfusun çok daha fazla olduğu söyleniliyor. Saygon Vietnam’ın ticari olarak en çok para kazandığı şehir.
Laos ve Kamboçya‘dan ormanlardan geçerek Saygon’a ulaşan yola Ho Chi Minh yolu deniliyor. Aslında Vietnam savaşındaki tünellerin büyük bir kısmı 1946 ile 1954 arasında Fransa’ya karşı savaş sırasında yapılmış olan tünellermiş. Bu tünellerin adı, Cu Chi Tünelleri. Amerika ile yapılan savaşta genişletilmiş. Tünellerde dumanın çıktığı yerler aslında mutfağın olduğu yerler değil. Mutfağın olduğu yerden çok farklı bir yere doğru çıkartmışlar tünel ucunu. Ayrıca bir sürü yerden duman çıkacak şekilde oluşturmuşlar. O yüzden tünelleri bulmak ve tünellere karşı savaşmak Amerika için çok zor olmuş. Mevcut gezdirilen tüneller aslında turistler için genişletilmiş tüneller. Bunlar çok daha darmış. Dar tünellerde orada mevcut görülebilir. Bu tünellerin olduğu bölgede bir de film izlenebiliyor. Bu filmi muhakkak izlemenizi öneririm. Bir komünist propaganda filmi gibi gözükse de savaşın gerçeklerini çok net bir şekilde gösteriyor.
Başkanlık Sarayı, Tarihi Posta Binası, Notre-Dame Katedrali ve Ben Thanh Pazarı da görülmesi gereken yerler arasında.
Ayrıca, Ha Long Bay’da istiridyeden incilerin çıkarılması ve inci kolyesi yapılışlarını gördük. Genellikle kadınların çalıştığı inci kolyesi yapımı sürecini görmenizi öneririm.
Yine Ha Long Bay körfezinde suda bulunan evlerde yaşayan halkın köyü Vung Vieng Village’yi görmenizi isterim. Devlet bu köyü karada yerleşik bir köye taşımış ama halk istememiş ve geri dönmüş. Küçük bir sağlık ocağı, kayıkta marketleri, yüzen evleriyle çok ilginç bir köy. Geçimi ise tabi ki balıkçılıktan.
Saygon şehri (Ho Chi Minh City) yakınlarında Thanh Pdo köyündeki, ayrı bir halk olarak yaşayan Hmongları ve yoksul yaşamlarınına da tanık olduk.